* Bu yazı, 12 Ocak 2014'te kaleme alınmıştır.
Merhaba Dünya!
Bu yazı çok düşünülmeden yazılacak, çok süslenmeden ve birkaç kontrolden geçmeden. Çünkü bugün Leyla aramızdan ayrılalı 6 ay olmuş ve biz Leyla ile tanışalı 1 yıldan fazla...
Biz kimiz? Şimdilik 3 kişiden oluşan tıbbiyeli bir ekibiz. Okulumuzun onkoloji servisini ziyaretlerimiz sırasında çocukların en büyük isteklerinin bile bizimkilere kıyasla ne denli küçük olduğunu gördük ve "1 çocuk 1 dilek" temalı bir proje başlatmak istedik. Yani Latince deyimiyle mottomuz olan "Unus puer Unum desiderum". Amacımız asla bağış toplamak değil. Yalnızca bir çocuğa sorulduğunda ağzından ilk çıkan, son zamanlarda en çok düşlediği şeyin gerçekleşebilmesi için aracı olmak. Biz onları ziyaret ettikçe yenileniyoruz, öğreniyoruz, vermekten çok alıyoruz esasen. İstedik ki borcumuzu ödeyelim küçük arkadaşlarımıza. Bir fotoğrafla birlikte ufak bir tıbbi hikaye ve o miniğin tek dileğini paylaşacağız sizinle. Mutluluğunu bizzat görmek isterseniz İstanbul Üniversitesi İstanbul (Çapa) Tıp Fakültesi’nde kendisini bulabileceğiniz yeri tarif edeceğiz size, böyle bir imkan yoksa da bize kargolamak isterseniz biz ulaştıracağız. Sizler ana sayfamızda bulunan formu doldurarak miniklerimizin dileklerini gerçekleştirmek için bizlerle iletişime geçebileceksiniz.
Olay bu kadar basit ve bir o kadar değerli iken biz isim, konsept gibi hususları tartışarak o kadar vakit kaybettik ki! Bugün odamı toplarken bir yerlerden Leyla’nın annesinin telefonu çıktı karşıma. İçim ‘cız’ etti, korkarak aradım ve yine korka korka "Peki ya Leyla’yı sorsam?" dedim. Titreyen bir ses "Ben de kandil diye Leyla’nın ruhuna irmik kavuruyordum şimdi." cevabını verdi. Ve o anda kafamdan geçen, günlerdir peşinde koşturduklarım oldu. Fatoş Abla’ya mutlaka bir çayını içme sözü verip, ölüme dair birkaç beylik laf edip, aslında söylediklerimle kendimi bile teskin edemeyip 17 aylık yeğenime koşup sarıldım.
Ve bu kez çok kısa süren bir toplantının ardından "Daha fazla beklemek yok" dedik. Daha fazla gözyaşı ve pişmanlık kalmamalı geride. Çünkü Leyla’nın bizden beklediği yalnızca bir bisikletti, camdan her gün annesine gösterdiği, evine kısacık gidebildiği zamanlarda da olsa sürmek istediği... 6.5 aylıkken tanısı konan hastalığı oldukça kötü huylu bir tümördü, nefes borusuna yakın olması sebebiyle de oldukça kritikti. Kendisini koca koca ameliyatların beklediğinden habersiz ve öyle masumdu ki Leyla.
Ve şimdi o yok. Geride teslimiyetli bir anne, kim bilir küçük dünyalarında neler hisseden abileri ve bir de fazlasıyla mahcup biz üç koca abla var işte. Gittiğin yerde ennnn güzel bisiklet senin olsun tamam mı minik melek?
Bugün Leyla’nın haberiyle yeniden anladık ki, hayat hepimiz için yalnızca bir kere. Bir yüze tebessüm kondurabilmekse sanılanın aksine öyle kolay ki! Ve işte bu yüzden kullanılmamış umutlar biriktiriyoruz biz.
Fazla umudunuz varsa eğer: